14 Mart Kutlu Olsun

Susmuyoruz, konuşulsun istiyoruz…
Bekliyoruz, buluşulsun istiyoruz…

14 Mart 1827’de ilk cerrahhanenin Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması ile başlar ülkemizde modern tıp eğitimi. Aslında 1919’da böyle kabul edilir, öncesinde yoktur böyle bir gün ve kutlama.

Çünkü, tutunacak bir dala ihtiyaç vardır. Bir haykırışa, bir dur deyişe…

Düşman kavi, ayakları boğazımıza basmış, kudurmuş gözlerle gözlerimizin önünden geçmektedirler…

Sultan II. Mahmut’un göz bebeği olarak kurulan Tıphane-i Amire, Mısır’dan Batum’a, Cezire’tul Arap’tan Selanik’e, Eflak’tan Boğdan’dan Şam’a Bağdat’a kadar uzanan vatan toprağına hekim yetiştirmek ufkuyla başlamıştı yolculuğuna…

Devrin çalkantısı, Osmanlı-Rus savaşı, Sırp isyanı, Yunan isyanı, Balkan harpleri, I. Dünya harbi, kaybedilen topraklar, çiğnenen kutsallar, daralan ufuklar, sıkılan yumruklar…

Artık son raddeye gelmiş mücadelede geri duran tek bir vatan evladı yoktu. Hele ki, cephede arkadaşlarını şehit vermiş, ömrünü ve tasavvurunu yaşatmaya vakfetmiş tıbbiyeliler, bir an bile durmaya, vakit kaybetmeye tahammül edemezdi.

1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış, bağımsızlığın, vatan toprağının, bayrağın, kutsalın muhafazası için en gür sesle direnişe öncülük etmişlerdi.

İstanbul’a kirli ayakları ile basmaya yeltenen İngiliz’in, Yunan’ın, Fransız’ın ve onların peşindeki Mehmet Akif’in tabiri ile “sırtlan kümesi”nin karşısına dikilmişlerdi. Her ne kadar, 1929-1937 yılları arasında muvakkaten 12 Mayıs tıp bayramı olarak kutlansa da, milletimizin O ruhu daima taşıması ile tekrar 14 Mart tıbbın, hekimliğin, bağımsızlığın ve onurun bayrami olarak kutlanmaya devam etmiştir.

14 Mart tıbbiyelilerin asil duruşudur…

14 Mart hekimlerin kutlu günüdür…

14 Mart doktorların başkaldırı ruhudur…

14 Mart vatanımıza, mukaddesatımıza, bağımsızlığımıza, bayrağımıza göz dikenlere kalkan yumruğumuzdur…

14 Mart, şifa veren ellerin yeri geldiğinde canını da verebileceğinin sembolüdür…

Bu vatan bizim…
Ne dışarıdan göz diken alçaklara geç diyeceğiz, ne de içeriden alt kazan hainlere yem edeceğiz…

Bu ülke bizim…
Ne oturup batışına alaycı bir alkış tutacağız, ne de -buraya kadar- deyip terkedeceğiz…

Bu halk bizim…
Ne şifa kapısında el bekleyen hastaya git diyeceğiz, ne de kendi haklarımızı terkedecek kadar eğik gezeceğiz…

Biz sağlıktan da medeniyetimizden de vazgeçmeyeceğiz…

Hekimlerin sesini duyuyoruz, bugünü ve yarını okuyoruz…

Sedamıza gelecek aks-i sedayı bekliyoruz…

Tıkanan damarlar, kırılan kalpler, açılan yaralar, dinmeyen ağrılar bizim işimiz…
Tedaviyi de öneriyoruz…
Konuşmaktan ve buluşmaktan başka ilacımız yok…

Susmuyoruz, konuşulsun istiyoruz…

Bekliyoruz, buluşulsun istiyoruz…

birliktegüçlüyüz

saglikvemedeniyet

14marttıpbayramı